Edebiyat

Zeytin Fidesi

 

 

Hayata tutunmak için çıktığım ticari yollardan birinin kenarında beni bekliyordu zeytin fidesi. Göz boyamalı bir fuar standında dekoratif bir unsur olarak tasarladığım bir fikrin kurbanı olarak seçmiştim kendisini. Ağzına kadar yüklü bir arabanın kapı kenarına sıkıştırıp ‘’Nasıl olsa işim bitince atarım.’’, diye alıp iliştirivermiştim küçük bir boşluğa. Benimle birlikte kocaman bir sevda yolculuğuna çıkacağını bilemezdim. Yüzlerce kilometre susuz yolculuğa rağmen hayatta kalmayı başardı. Sonra kıyamadım. Diktim sevdamın abidesi olarak. İlk yaptığı zeytinleri sakladım. Sonra çürümeye dönünce çekirdeklerini aldım. Zeytin halen yaşıyor. Sen halen yaşıyorsun. Ben halen yaşıyorum. Sanırım çekirdekler de bir yerlerde duruyor. Ama zeytin uzakta. Sen uzakta, ben senden uzakta.

 

Gönlüme kurduğum evi boş hayallere terk etmeseydin eğer, balkonu salona seni ömrüme katardım. Yalan olmaz harman olurduk.

Bana hüznü anlatsana. Hep diyorsun ya çok üzülüyorum diye… Nelere üzülüyorsun mesela? Bizi hatırlatan şarkılara mı? Hatırlamak ne kadar acı değil mi? Hatırda kalmak. Yok hükmüne geçmek işte o dediğin. Senden sonra hayatta kalmak mecburi ama kalbimin daha fazla kırılmasından başka hiç bir işe yaramıyor.

Dışarıdan bakınca ihtimaller silsilesinin peşinden giderken. İçimde el yakan hüzün kazanları kaynıyor. Dinamit yemiş gibiyim. Hayattan mı yılayım elinizde mi patlayayım bilemiyorum?

Ayrılığın ardından büyük büyük tiratlar atacaktım aşk acısına dair.

Ama sustum…

Çünkü zaman sustu, belli belirsiz fısıltılar dahi çekip gittiler seninle beraber. Derin bir nefes alacaktım. Göğsüme sapladığın hasret sancısı batınca yarım kaldı soluğum. Anladım ki anlatmaya değer hiçbir şeyim yokmuş sen olmayınca.

Artık odalarımız ayrı. Nefes alışlarımız, hayata bakışlarımız, varoluşlarımız ayrı. Senden bana kalan, onlarca fikir ayrılığı… Oysaki seninle beraberken çatışmak bile bir başka beraber oluş biçimiydi. Umut mu? Evet, umudu özler oldum yılların öğretilerinin sayesinde, umuda özlemi yazıyorum çaresizce. Şiir falan boş… Bir konserde elini sıkıca tuttuğum anılar şair olmaya yetmiyor. Apse yapmış toplam bir hayat. Hangi antibiyotik temizler bu çürüyen ruhumu? Sensiz bile kalmışken kime teslim edebilirim artık parçalanmış gururumu?

Bir yol geliyor aklıma. Yolun sağı ve solu mezar. Bir tarafı Müslüman mezarlığı bir tarafı Hristiyan. Hâlbuki ne önemi var? Hepsi ölü işte! Mezarlığın ardından doğan güneş hiçbir anlam ifade etmiyor onlar için… Senden sonra gelen hiçbir sabahın anlamı olmayışı gibi. Güneş anlamsız olunca ay da anlamsız. Sana söylediğim türküler de sadece sözden ibaret kalıyor. Bize dair her ne varsa sadece acı bir tat veriyor.

Sanıyorum o bilge haklıydı. Kimsenin üzerine bir anlam inşa etme demişti. Dinlemedim. Şimdi ise sadece anlamsızım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Makaleler

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu