Röportaj

TAVUKLARIN EFENDİSİ

 

İşini yaşam tarzı haline getiren, doğaya tutkuyla bağlı biri Hüseyin Solak. Yurdun dört bir yanına ürünler gönderen, insanlarla iç içe ama insanlardan uzak bu hayat tarzı gören herkesi çok etkiliyor. Ancak en çok etkileyen özelliği: Hüseyin Bey’in aşkla yaptığı işi. Gelin kendisini yakından tanıyıp, yaptığımız işi sevmek üzerine tavsiyeler alalım.

1-Hüseyin Bey merhabalar, öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz?

Hüseyin Solak, 1975 ilkbaharında doğdum. Aslen Malatya’nın Darende eşrafındanım. Çocukluğumun en güzel kısmı Darende de kayısı ağaçları arasında geçti. Koyunlar, kuzular, keçiler, inekler, buzağılar, tavuklar… Adana’ya göçtüğümüzde 8 yaşındaydım. O günden bu yana 40 yıldır Adana’da yaşıyoruz. Beş çocuklu bir ailenin üçüncü çocuğuyum. Benden büyük iki ağabeyim ve benden küçük iki kız kardeşim var. Babamı kaybettiğimde 16 yaşımdaydım ve o yaz, iş hayatıma başladım. Bir yandan eğitimim, diğer yandan da iş hayatımı şekillendirmeye çalıştım. 32 yaşımda evlendim ve bir kız evladım var.

2-Çocukluktan itibaren bu işin içinde miydiniz yoksa başka işlerle mi ilgilendiniz? Başlangıç noktanızı çok merak ettim.

Çocukluktan beri çok farklı işler ile iştigal oldum; hatırladığım ilk işim tepside simit satmaktı onu sürekli bir iş gibi değil de sadece pazar sabahları iki saat kadar yapardım. Babamdan aldığım on lira ile yirmi simit alır, on adetini on liraya satıp sermayeyi çıkartır; kalan on adeti de pazar kahvaltısında ailemle yemek için eve götürürdüm.  Yatılı okulda okuduğum için zaten başka günlerde çalışma imkânım da yoktu. Lise bitimine kadar genellikle yaz tatillerinde çalışırdım. Sırasıyla saat tamircisi, çay ocağı, kitapçı çırağı, ayakkabı tamircisi, seyyar tablacılık, manifaturacılık, pazarcılık gibi kısa süreli ve çok farklı alanlarda iş tecrübem oldu.

Babamın vefatı ve lise öğrenimimin tamamlanmasından sonra artık geçici işlerden uzaklaşıp bir alanda uzmanlaşma gerekliliği duydum ve ilk profesyonel işim nalbur tezgâhtarlığı diyebilirim. Üç farklı firmada toplam 8 yıl çalıştıktan sonra artık kendi işimi kurabilecek yürütebilecek tecrübeye ulaştığımı düşünerek, ilk firmamı uluslararası ticaret yapan bir alman vatandaşı ile ortak kurduk. 22 yıldır hala ortaklığımız devam ediyor. Ama asıl tutku duyduğum iş bu değildi. Asıl tutkum olan iş organik tarım ve hayvancılıktı. İthalat, ihracat, ticaret faaliyetlerim boyunca hep bir tarafımın eksikliğini hissettim. İyi kazanıyordum ama mutsuzdum. Sadece hafta sonu evimin kırk metrekarelik bahçesinde çalışırken mutluydum. İsim bitmesin diye küçük çocukların plajlarda oynadığı minyatür kürek, kazma, kova ve tırmık ile çalışırdım. 🙂 Çünkü kırk metrekare alan üç kök ağaç ile başka türlü iki gün boyunca uğraşamazdım. Tek tek ağaçların yapraklarını yıkardım. ???? Komşuların beni birbirlerine göstererek gülüp eğlendiklerinin de pek tabii farkındaydım. Ama terapi gibiydi benim için. Al-sat beni mutlu etmiyordu, bir şeyler üretmek lazımdı, doğada olmam gerekiyordu.

Artık bir karar vermem gerektiğini fark ettim. Evet, işimde başarılıydım ama ruhum bu işe uygun değildi, esirdim. İşimin esiri olmuştum. Yaşamak için çalışıyordum.

3-İşini bu kadar tutkuyla yapan bir insan olarak motivasyonunuz nedir?

Konfüçyüs’ ün çok sevdiğim bir sözü var “Sevdiği işi yapan, bir gün bile çalışmış sayılmaz.”, demiş. Adanalı deyişi ile “Ne datlı laf etmiş”. Evet madem işimi sevmiyorum o zaman sevdiğim şeyi kendime iş yapmalıydım, öyle de yaptım. 2012’de organik tarım yapmak üzere ilk arazimi satın aldım. Önceleri ‘sadece hafta sonları yaparım’, diye başladığım iş, çok sürmeden birinci öncelikli asıl işim oluverdi. Önceleri yaşamak, ihtiyaçlarımı karşılamak için çalışıyordum ama artık çalışmak için yaşıyorum. Evet 2012’den bu yana 11 yıl oldu ve her gün 15 saat, haftanın 7 günü, yılda 365 gün esası ile çalışıyorum. Aslında Konfüçyüs’ ün dediği gibi, bir gün bile çalışmıyorum da denilebilir. Her günüm tatil gibi. 😀 Sevdiğim yerdeyim, doğadayım, hayvanlar ile iç içeyim. Her sabah 05:30’da alarmsız uyanırım ve her gün aynı heyecan ve enerji ile giderim çiftliğime, üretirim. Akşam eve buruk dönerim gün bittiği için, bir an önce sabah olsun diye de erkenden uyurum.

4-Eşiniz nasıl yaklaşıyor tavuklarınıza olan bu bağlılığınıza? İşi birlikte mi yapıyorsunuz?

Eşim ile aynı iş ortamında çalıştık, evlenmeden önce mesai arkadaşımdı, bir süre bana yardımcı da oldu ama şu an beraber çalışmıyoruz. O doğada benim kadar mutlu değil, çok farklı yapılarımız. Birbirimize olan saygımız sayesinde bu farklılığın kattığı zenginliği yaşıyoruz.  Hiç mi tatil ihtiyacı hissetmiyorum? Evet hiç hissetmedim, hasta olduğumda da işe gittim sadece daha az çalıştım ama gittim. Bazıları işimin esiri olduğumu düşünüyor ama kesinlikle değilim; çok çalışmak benim isteğim yani aslında eskiden esirdim, şimdi özgürüm. Çalışırken dinleniyorum. Bir bestekar düşünün, bir ressam, bir sanatçı veya şair… Şair şiir yazarken yorulmaz haz alır, mutlu olur. Ressam, resim çizerken aman bir an önce bitsin kurtulayım demez, ben de öyleyim. İşim bitsin istemiyorum, emeklilik hayalim yok. Zengin olayım hayalim de yok. Bütün hayallerim işimin devamlılığı odaklı.

5-Son olarak yaptığı işi hayat tarzına dönüştürmek isteyen insanlara tavsiyeniz nedir?

Son olarak şunu ifade etmek istiyorum: işiniz, kaderiniz değil. Sosyal medyada bir belediye işçisi görmüştüm çöp toplarken bir yandan da dans ediyordu; işte o adam mutluydu, ne iş yaptığının önemi yoktu, çöp toplarken de eğlenebiliyordu. Önemli olan da tam olarak bu.

Herkes öğretmen olmasın, gençlere bir şeyler öğretirken mutlu olan insanlar eğitmen olsunlar.

Herkes doktor olmasın, insanları tedavi edince mutlu olan, onlara çare olunca ruhunu doyuranlar doktor olsun.

Herkes tarım hayvancılık yapmasın, toprağın dilini bilen, hayvanın mizacını bilenler yapsın.

Mutlu olduğunuz işi yapın. Göreceksiniz ki yorulmuyorsunuz, göreceksiniz ki çalışırken ruhunuz da beslenecek ve göreceksiniz ki başarının anahtarı da bu. Ve her gününüzün tatil tadında geçmesini istiyorsanız sevdiğiniz işi yapın. Dediğim gibi ben yaşamak için çalışmıyorum, çalışmak için yaşıyorum… Yarın işe gidebilmek için bugünü yaşıyorum.

 

Adana’dan çokça selamlarını ve sevgilerini iletmeden önce, bu güzel muhabbetinin yanı sıra zaman ayırdığı için Hüseyin Bey’e çok teşekkür ederiz. Kendisinin öğütleri üzerine biz de işinden sıkılmış bütün insanlara, hayallerinin bile odak noktasına koyabileceği bir iş için güzel bir rüzgâr dileriz. ????

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Makaleler

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu