Edebiyat

Sevgili Küllük

Seri Yazıları

Azimli olmadığım doğru ama azimli olmayanların da yaşayabilecekleri bir yer olmalıydı, mevcut yerlerden daha iyi bir yeri kastediyorum. Sabahın altı buçuğunda bir çalar saat sesiyle uyanıp yataktan fırlayan, giyinip zorla bir şeyler atıştıran, sıçıp, işeyip, dişini fırçalayan, saçını tarayan, başka birine büyük paralar kazandırdığı bir yere ulaşmak için trafikle boğuşan ve tüm bunlara sahip olma fırsatı bulduğu için müteşekkir olması istenen biri hayattan nasıl keyif alabilir?

-Charles Bukowski

Belirli inançları ve değerleri benimseyip radikal şekilde yaşamak ne kadar doğru? Dünyaya geldiğimizden beri at yarışı misali kulvarlardan koşturuyoruz; biraz durup dinlenebilmek için bir ömür çalışmak mı gerekir? Doğumdan bu yana uğraştığımız dertlerin sonu gelmiyor ve ölene kadar da devam edecek, ölüm döşeğinde son nefesimizi verirken yaşadığımız hayatın gerçekten yaşanmaya değer olduğunu düşündüğümüzde pişman olmamamız gerekir. Doğum ve ölüm tarihinin arasında duran trenin yaşanmışlıklarla dolu olması ve hata yapmanın özgürlüğünü tatmamız gerekiyor.

Nedensizce geldiğimiz bu dünyadan nedensizce gideceğiz. Yaşamak için daha çok sebebe ihtiyacımız yok mu? Bir iş, bir ev ve bir arabayı hayata amacı yapmamamız gerekiyor. Ölüm çıkmaz sokağında birisinde çöp kovasının içine saklanırken bile gelebilir, ölümün olduğu bu dünyada neyi ciddiye alabiliriz? Önemli olan tek bir soru var: ölümün olduğu bir dünyada yüzümdeki gülüşten daha önemli ne olabilir? Peki bir işe girip ömür boyu orada mı heba etmemiz gerekiyor, kendimizi gerçekleştirecek hayallerimiz olmayacak mı? İnsan hayatının değeri bir asgari ücret bile değil sabahın erken saatlerinde başlayan esaretimiz akşamın herhangi bir saatinde son bulduğunda kendimiz için ne yapabilmiş oluyoruz?

Rutine binmiş ödemeler ile sürdürülen hayata yaşamak denmez. Sadece varız, yaşayamıyoruz oysa olması gereken yaşayabilmek… Kalıplardan kurtulup, el alem ne der derdinden çıkıp kendimiz için yaşayabilmemiz gerekiyor. Yarın ne olacak diye düşünerek bugünü mahvedemeyiz. Gökyüzüne en son ne zaman baktığımızı hatırlamadan, bulutlardan semboller çıkarmadan; ayın batışını, güneşin doğuşunu görmeden, sahilde ateş başında oturmadan ve simit paylaşmadan ölmememiz gerekiyor.

Yeniden doğacak güneşi, tadına vararak izleyebilmeniz dileği ile…

Yaşama sevincimi sigortalı bir iş karşılığında sattım.

Charles Bukowski

 

Bahadır Solak

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Makaleler

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu