Edebiyat

SEVGİLİ KÜLLÜK

II. Bölüm

Saatin kaç olduğunu bilmediğim zamanların birindeyim yine… Telefonumu yatağa attım, penceremi açıp sandalyeme oturdum ama bu öyle alelade bir sandalye değil, çünkü kendisi sallanıyor! Ayağımı uzatmak için de yüksek bir armut koltuğum var. Gelenekselciyim sanırım ve en önemlisi sandalyemin üstüne ahşaptan bir alan yaptım içine de küllüğümü koydum ama ‘bir eksiklik var’, diye düşünmeye yeni başlamışken buldum onu, işte sevgili küllüğüm.

Bugün yılsonu yani 12’den sonra yeni yıla gireceğiz. Koskoca 365 gün geçti -ne iyi ne de kötü- getirdiği çok güzel şeyler olduğu gibi, aldığı şeyler de var. ‘Yeni yıl, yeni umutlar demektir.’, diyorlar. Günlere ve zamanlara çok anlam yüklemem ama saçlarımın arasından aklar belirmeye başladı bile -belki de dışarıda yağan kardandır emin değilim. Bu havada penceremi açmasam olmaz değil mi? Karın yağışını izleyip sigara içmek ve arkadan eşlik eden kanun ve klarnet sesi…

Derin bir nefes alıp konuşmaya başladım.

‘Yaşamak için bir nedeni olan, neredeyse her duruma katlanabilir.’

Friedrich Nietzsche

Bence mutluluğun temeli umutlanmaktır. Eğer umudum yoksa yaşayamam. Aslında güzel olan birçok şeyin temeli umuttur, mesela hayal… Çok hayal kurardım; müzik, sigara ve sallanan koltuğumun eşliğinde başımı arkaya yaslayıp şimdiye, yarına hatta yıllar sonrasına hayal kurardım. Bunun temeli ise her zaman umut… Öyle bir şey ki umutlanmak: halı sahada kaleci, okeye dördüncü, düğünde halay başı, kavgada ayırıcı taraf, yemekte tuz… Ne zaman umut dolu olsam hep şu ses gelir kulağıma: ‘Hoca gelmemiş ders boş!’.  Ya umudumuzu kaybedersek? Umudunu kaybederse nasıl yaşayabilir insan? En ufak şeyin içinde bile biraz umut olması gerekir, yoksa yaşayamayız.

Umutlanmak, zamanın her çağında insanın yaratılışında bile içine üflenmiş büyük bir parçadır. Hayal kurmak, mutlu olmak ve gelecek bile umuttan geçer. Zamanı asla tutamayız ama yön verebilmek bizim elimizde. Birbirine bağlı zincirlerin en temeli umutlanmaktır eğer umut olmasaydı yaşamanın bir değeri kalmazdı güzel günleri düşlemek, planlar yapmak ve hayal kurmak… Bunların olmadığını düşünsenize ya da tam tersini!

Her şey zıttı ile vardır, umutsuzluğu ele alalım; insan ne kadar depresif olur, mutluluğun esamesi okunmayan bir hayatta, sürekli çökük halde, bir hayale sahip olmayan nafile bir döngüde, nefes alacak amacının olmaması kadar kötü ne olabilir ki? Umutsuzluk, insanı karanlık duvarların içine hapseder ve işte yol göstericimiz umut olur. Sanırım hayatımda her şeyi umutlarıma borçluyum ve şundan eminim: bir insana yapılabilecek en büyük kötülük ondan umudunu almaktır. Eğer hayaller, şu an ve gelecek alınırsa insanın elinden varlığımızın ne önemi kalır?

Peki var olmak, umuttan geçmez mi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Makaleler

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu