GeziKültür

ÖLÜM SEBEBİNİZİ HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?

Kamboçya

ÖLÜM SEBEBİNİZİ HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?

 

Biri sizi öldürmek istese hangi sebepten dolayı öldüğünüz için üzülmezsiniz. Bunu hiç düşündünüz mü?

 

Hangi ölüm sebebi sizin ve çevrenizdekiler için kabul edilebilir?

 

Ölmenin yani can vermenizin zor olduğunu mu düşünüyorsunuz? Buyurun bu yazı sizler için:

 

Sürekli yeni bilgiler öğrenmek için kitap okuyorsunuz, kitap okurken gözleriniz bozuluyor ve gözlük takmaya başlıyorsunuz.

 

Öldürülüyorsunuz…

 

Farklı eğitimler alıp üniversitelerde yüksek mevkilere geliyorsunuz. Belli bir kesim size aydın insanlar diyor, belli bir kesin bilgili insan diyor. Hiç fark etmez.

 

Öldürülüyorsunuz…

 

Kendinizi geliştirdiğiniz için tüm dünya ile iletişiminiz artıyor. Sizi ülke kültürünü yok saydığınız, farklı bilgiler edindiğiniz ve öğrencilerinize öğrettiğiniz için;

 

Öldürülüyorsunuz…

 

Çiftçilik güzel meslek, saygı duyuyorsunuz, ama anlamadığınız için büyük şehirlerde kendinize göre bir hayat kurup yaşam mücadelesi veriyorsunuz. Sonra sizi hiç anlamadığınız halde kırsal kesimlere zorla götürüp tarımla uğraşmanız için işkence yapıyorlar; yani sonuç olarak,

 

Öldürülüyorsunuz…

 

Başka bir memleketten seyahati sevdiğiniz için başka bir ülkeye gidiyorsunuz. Farklı kültürleri deneyimlemek farklı kültürleri öğrenmek istiyorsunuz. Hayır siz gezgin değil ajansınız diyorlar,

 

Öldürülüyorsunuz…

 

Şehir hayatında kurmuş olduğunuz hayat neticesinde belli bir birikime ulaşıp konforunuz için ev, araba alıyorsunuz. Hepsi elinizden alıp yollara koyulmanızı ve tarlalara gidip çalışmanızı istiyorlar. Zorla da olsa anlamadığınız için zorlanıyorsunuz. Zorlandığınız için işkence görüp,

 

Öldürülüyorsunuz…

 

Çevrenizde insanlar o kadar zor durumda ki; işkence gören insanlara bir bardak su bile değil, acıyla hafif gülümseyerek, geçecek bu günler manasında yorgun göz kirpiklerini hareket ettiriyorsunuz. Gözlerinizi işkence ile oyup çıkarıyorlar. Sıkıntı yok görmeden de yaşarım diyorsunuz. Önemli olan nefes diyorsunuz. Olmuyor,

 

Öldürülüyorsunuz.

 

Fazla değil sadece insan bedeninin girebileceği büyüklükte penceresiz ışıksız ve havasız odalarda aç susuz bırakılıyorsunuz. Bedeniniz kuvvetli ise yavaş yavaş o küçük odaya alışıyorsunuz. Dünyanın en kötü yeri de olsa ben buraya alıştım yeter ki öldürmesinler gün gelir çıkarım diyorsunuz. Maalesef. Yeni gelen insanlara hapishanede yer açılması gerek,

 

Öldürülüyorsunuz.

 

 

Bu kez siz öldürülmüyorsunuz. Size yan odada eşinizin ve çocuğunuzun işkence seslerini dinletiyorlar. Eşiniz yan oda da bağırıyor, Yalvarıyor. Ben ölmeye hazırım ne olur çocuğumu bırakın diyor. Eşi olarak ve çocuğunun babası olarak bir şey yapamıyorsunuz. Eşinizi alıp başka bir yere öldürmeye götürüyorlar.  Öldürülüyor. Çocuğunuzun ağlama sesi kesiliyor. Öldürülüyor. Belki de son nefeslerinde işkenceden yorgun bedenlerinde sana mırıldanıyorlar. Kurtar bizi diye, ama imkânsız,

 

Öldürülüyorlar…

 

Resim yapma yeteneğin olduğu için hayatta kalıyorsun. Çocuğunun ve eşinin işkence görerek öldürüldüğü hapishane duvarlarına senden resim yapmanı istiyorlar. Sen gözyaşlarının boyayı renklendirmesini sağlıyorsun. Titreyen elin sızlayan yüreğin ile sana verdikleri kanlı tuvale hayal edemediğin, hayallerin acısıyla düşüncelerini aktarıyorsun.

 

Yukarda gerçekleşen olayların hepsi tarihte yaşanmış gerçek olaylar. Ama tarih denilince herkesin aklına çok eski zamanlar gelebilir. Hayır. Bu söylediklerimin hepsi çok yakın bir zamanda 1975 Yılında gerçekleşti.

 

Yukarıda niye öldürüldüklerini anlattığım söz konusu katliamda, toplam bu ve benzeri komik bahanelerle 2 milyon kişi öldürüldü. 80 milyonluk bir ülke olsanız belki iki milyon size az gelebilir. Eğer toplam nüfusunuz 8 Milyon ise; bu rakamlar bir topluma, bir ülke insanına veya bir coğrafyaya derin izler bırakır.

 

Hangi ülkeden bahsediyorum?

 

Kamboçya…

 

Genellikle yazılarımda gitmiş olduğum ülkenin içerisinde çekildiğim fotoğrafları yazımın aralarında sizinle paylaşıyorum. Ama bu ay biraz farklılık yapıp size katliam zamanında yaşayan insanların fotoğraflarını göstermek istedim. Sizden ricam fotoğraftaki insanların gözlerine dikkatlice bakmanız ve gözlerindeki acıyı, korkuyu, çaresizliği görmeniz.

 

Kamboçya’nın yakın tarihine yaşanan bu olayı bence bir araştırın. Okuduktan sonra çok etkileneceksiniz. Belki de bu acıları yaşayan insanları ve torunları görmek için Kamboçya’ya gitmek isteyeceksiniz.

 

Gittiğiniz zaman Kamboçya’nın başkenti Punom Pen’de bu katliamın gerçekleştiği hapishanenin müzeye çevrildiğini göreceksiniz. Müzeyi ziyaret ederken müze girişinde masada oturan yaşlı bir adam bulacaksınız.  O adama hiçbir şey düşünmeden sarılın. Halini hatırını sorun. Elinden tutun. İyi dileklerinizi dileyin.

 

O adam kim biliyor musunuz?

 

Ailesi öldürülen ve resim yeteneği sayesinde hayatta kalan Kamboçyalı Baba.

 

Kamboçya, huzur dolu şehirlerini, acıyla yoğrulmuş insanının yüzünde ve içindeki tebessümü hiç unutmayacağım.

 

Gelecek ay farklı bir ülke, farklı bir hikâye ve farklı bir anıda buluşmak dileği ile…

 

Dergimizi sosyal medya hesapların da takip etmeyi unutmayın.

 

Saygılarımla…

 

Fevzi Erden

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Makaleler

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu