Edebiyat

Kuyruğum Var Benim

Sartre der ki, kişi bir fikri danışacağında kendi arzusuna göre yorum yapacak kişiye danışır, yani aslında asıl olan kendi fikirlerimizdir. Diğer bütün araştırmalar, danışmalar, fikir almalar tamamen kişinin kendini onaylatmak için yaptığı eylemlerdir.

 

Herkes kendi gerçeği içerisinde yoğrulur. Kendimizi tanımlar, kendimizi özetler ve kendimizi tekrarlarız. Ta ki tekâmül etmek istediğimiz şekle gelinceye kadar çabalar dururuz. Ara sıra tökezleyelim diye, hayat önümüze engeller çıkarır. Hani olur gibi olur ama olmaz ya, bazen doğru dediğin sadece sana doğrudur, işte bu yüzden bazen olur, bazen olmaz. İyi ya da kötü olmak kendi seçimimizken, kötü olanlara hiç sordunuz mu, nasıl bir histir acaba kötü olmak? Ben size bir şey söyleyeyim mi, aslında zor olan kötü olabilmektir ve bunu biz başaramıyorsak, zayıf olduğumuz için başaramıyoruz. Sartre’a sorsaydık eğer, “Sizce toplu kötülükler yapabilecek kapasitemiz var ve biz bu kötülükleri yapabilir miyiz?” deseydik, acaba nasıl bir cevap verirdi?

 

Evet, geliyorum soruya… Hayatı acısıyla tatlısıyla iyisiyle kötüsüyle birlikte yaşayabiliyorken, neden ruhumuzda iyi yani iyi ve kötüyü birlikte besleyemiyoruz? Kafalar karıştı değil mi, karar vermek gerekir, siyah mısın beyaz mı? Ben griyim mesela. Kim ne derse desin, bunu hep böyle anlatırım. Şahsen, denemesi bedava, kuyruğuma bir basın da görün bakalım ne kadar kötü olabiliyorum.

 

Kendime özgü savaşma şekillerim var mesela. Her gün beni zapt edip yönetmek isteyenlerle, beni yok sayanlarla savaşmak zorundayım. Siz günlük rutininizde bu tarz olaylarla, böyle insanlarla karşılaşmıyor musunuz? Hayır, ne yapıyorsunuz bunlarla karşılaştığınızda, gülümseyip, “Gel, beni bir kez daha kazıkla.”, deyip geçip gidiyor musunuz? İnadına mutlu, inadına başarılı, inadına huzurlu olmak için çalışmıyor musunuz? Yani inadına demek çok da hoş olmadı aslında. Ya inadına değil, kendim için yapıyorum her şeyi. Kendim için huzurluyum ama pes etmiyorum, kendi gerçekliğime erişmek için çalışıyorum ve bu yolda önüme engel koyanlarla savaşıyorum.

 

Hayır, söyleyeyim yani. Ben de çalım atabiliyorum. İyilik ya da kötülük yapmak kişisel tercihimizdir. Gri tarafından beyaz tarafıma doğru geçmeyi ben istediğim için yapıyorum, salak olduğumuz için değil, haksız mıyım?

 

Başkalarını azaltıp, kendimi kendi içimde çoğaltıyorum. Bazen kızarak, küfrederek, küserek, bir başıma bunun için çaba sarf ediyorum. İnanıyorum ki, siz de benimle aynı durumdasınız. İşte bunu şöyle anlatayım, beklenmeyeni ortaya koymak için, herkesin ağzını açık bırakabilmek için, kimseyi umursamadan, kimseden medet beklemeden, kaybede kaybede kendimi olgunlaştırıp başarıya doğru gidiyorum.

 

Bana sormadınız ama ben yine de söylüyorum, kaybetmeyi seçin, bu size olgunlaştırır, hayallerinize gidebilmenizi sağlar, kaybetmek. İçinizdeki sizle tanışmanızı sağlar, kaybede kaybede kazanır insan. Derler ya, çocuk düşe kalka büyür diye. Öyle işte, kendinize dönün, kendinizi koruyun, kollayın, sevin; bitti deyince hiçbir şey bitmiyor hayatla inatlaşmayın yaa, bırakın hayat üstelesin, kendinizi korumanın yollarını bulun. Hani çok ağrıyan olacak ama, abi sana bir tekme atmaya mı çalışıyor, sen ona vurabilirsin, kendini korumak zorundasın çünkü bu dünyada senden daha değerli hiçbir şey yok dedim ya az önce, bir bak bakalım kuyruğuma basınca ben neler yapıyorum neler. Senin kuyruğun mu var diye sorabilirsiniz. Evet, benim kuyruğum var. Nasıl olmak istiyorsanız kendinizi kendiniz yaratırsınız, akıllı, başarılı, iyi, kötü, berduş, düşkün, zengin, fakir, gaddar, vicdanlı, kınalı’mız. Tabii bir sosyopat değilseniz. Bırakın birilerine akıl danışmayı, artık biliyorsunuz ki kime akıl danışırsanız aslında, kendiniz için yapmak istediğiniz şeye onaylanma arzusundasınız ve daha tam olmamışsınız. Hepinizi ayrı ayrı kocaman öpüyorum efendim, seviliyorsunuz.

Emsal Gerezlioğlu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Makaleler

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu