Kitap İnceleme

KOCA YUSUF

Kitap İncelemesi

KOCA YUSUF

 

Cazgır bağırdı:

“Yirmi yiğit çıktı meydâne/ Hepsi birbirinden merdâne/ Analar çeker zahmeti/ Babalar bilmez kıymeti/ Boğa olur danadan/ Yiğit olur anadan/ Allah Allah illallah Muhammedün rasulüllah/ Dualarla pehlivanlara diyelim mâşallah!’’

(Koca Yusuf, sayfa 44)

 

İşte bu sözlerle başlardı bütün güreşler, Koca Yusuf’un güreşleri. Koca Yusuf, Osmanlı mülkünün başpehlivanlığından, Avrupa ve Amerika’nın bileği bükülmez güreşçiliğine kadar uzanmıştı. (Koca Yusuf)

 

Kitap, yazar Halil Delice tarafından kaleme alınmış. Roman Yusuf’un kispet giyme töreniyle başlıyor denebilir. Olay Balkanlarda Deliorman’da geçmektedir.

Deliorman halkı o gün Yavuz Sultan Selim’in başpehlivanı Demir Baba tarafından yaptırılan dergâha (Dergâhta nice pehlivanlar yetiştirilmiştir) koşmuştu. Yusuf’un babası Deli İsmail Pehlivan ” Oğlum Yusuf kispet giyecek” diye bütün Deliorman’ı, Filibe’yi, Karlıova’yı, Kızanlık’ı Demir Baba dergâhına davet etmişti.

 

1876 Haziran’ın üçüydü. Filibe ve yöresindeki Bulgar isyanının bastırılmasında Yusuf arkadaşlarıyla birlikte katkılar sağlamıştı. Törene Tatar Pazarcık Kaymakamı da gelmiş, Otluk İsyanı’nda kahramanlık gösterdiği için İstanbul’dan, padişahtan Yusuf için gönderilen Aziziye Nişanı’nı getirmişti.

Koca Yusuf, Karalar Köyündendi. Babası Deli İsmail Pehlivan, annesi Ayşe Gelin’di. Ninesi de Çavuş Ana’ydı.

 

O gün cuma namazı kılındıktan sonra Yusuf, babası, Tosun Bey, kaymakam ve diğer ileri gelenler, Demir Baba’nın türbesinde dua ettiler ve Yusuf kispet giydi- kispet gül yağı ve gül suyuyla yıkanmıştı-İsmail Hoca, Yusuf’a artık “pehlivan” olduğunu belirterek Demir Baba’nın koyduğu pelvanlığın (Balkanlardaki söylenişi)yedi şartına; ele, dile, bele, ayağa, göze, kulağa ve kalbe sahip çıkması hususunda yemin etmesini söyledi, Yusuf da yemin etti.

 

Artık Yusuf’un pehlivanlıktaki nâmı giderek artıyordu yörede yapılan yağlı güreşlerde onu kimse yenemiyordu. Hocası Dursun Pehlivan babasından sonra onun ilk önemli hocasıydı. Güreşe başlanırken babası Yusuf’a şöyle dua ederdi:

Besmele ile çıkın meydana, /Uymayın hiçbir vakit kör şeytana, /Bu dünya kalmamıştır Hazreti Süleyman’a/Sizlere de kalmaz, bizlere de pehlivanlarım.

 

Hani Ali hani Veli/Hazreti Ali’dir pehlivanların pîri belli/Onlara da kalmamış bu dünya

 

Alta kaldım diye yerinmeyin/Üste çıktım diye sevinmeyin/Hasmınız karınca bile olsa/Karıncadan küçük tutun kendinizi pehlivanlarım(…)Sayfa 116

 

Romanda Balkanlarda konuşulan Türkçenin ağız özelliklerini de görmek mümkün. Mesela hocası Dursun Pehlivan, Yusuf’a şöyle seslenir: “Evladım Yusuf! Sana Demir Buba Dergâhında İsmeil Pelvan büle mi öğretti? İlk güçlükte hemen pes etmeni mi süledi?

-Veya-Ooo oj geldiniz bre!(…)

Yusuf Şumnu’da, Deliorman’daki güreşlerde rakiplerini bir bir yeniyor, ödülleri hep topluyordu.

 

1876 yılının sonlarına gelindiğinde Bulgar isyanı güçlükle bastırılmıştı. İsyanın bastırılmasında büyük gayretleri olan, sivillerin katledilmesine mâni olan efsanevî halk kahramanları Tosun Bey ve Yörük Ali’nin Filibe Hapishanesine konması Yusuf’u ve Müslüman halkı çok üzmüştü. Şumnu, Karlıova, Razgard,

Deliorman’da halk tedirgindi. Osmanlı Devleti Balkanlarda zor durumdaydı.

Yusuf ve Müslüman halk, bütün bu olanlara çok üzülüyordu.

Bütün bu olumsuzluklara rağmen Yusuf için hedef bundan sonra Kırkpınar’da başpehlivan olmaktı. Hocası Kel İsmail Pehlivan olmuştur artık. Bu arada Balkanlar tekrar karışmıştı.24 Nisan 1877’de Rusya Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etti. Yusuf’a Balkanlarda olan bitenin anlatıldığı bir mektup verildi, Padişah II.Abdülhamit’e mektubu Yusuf götürdü ve padişahla konuşup sohbet etme imkanı elde etti.

 

Yusuf’un-Dede Korkut Hikayelerindeki Boğaç Han gibi ormanda kızgın bir boğayı yenişi vardır ki dillere destandır.

Bir kadının “İmdat,yetişin!Kızımı öldürecek” feryadı üzerine sesin olduğu yere doğru koşan Yusuf, kızgın bir boğanın korkudan ağaca çıkan kızı, ağacı boynuzuyla sallayarak yere düşürdüğünü gördü. Kızın adı; Gülçehre’dir. Boğa ayaklarıyla toprağı kazıyor, burnundan son kuvvetle soluyarak öldürücü darbeyi vurmak için hazırlanıyordu. Yusuf, hiç düşünmeden koştu ve boğayı kuyruğundan yakaladı. Kızgın boğa hamle yapıyor fakat bir türlü kuyruğunu Yusuf’un demir pençelerinden kurtaramıyordu. Birkaç hamleden sonra boğa sendeledi; Yusuf boğayı boynuzlarından yakaladı. Boğa kalkmak istiyor, Yusuf kalkmasına fırsat vermiyordu. Beş dakikalık mücadeleden sonra boğa pes edip uzaklaştı, Yusuf da Gülçehre’yi kurtardı. Arkadaşı Filiz Nurullah ve kadınlar olayı ağızları açık izlemişlerdi. Bu olay dilden dile yayıldı. Yusuf’un ünü her yanda duyuldu.

Ama azgın boğadan kurtardığı kara gözlü Gülçehre’yi gören Yusuf, onu bir türlü unutamadı ve ona âşık oldu.

Yusuf,1882 Mayıs ayında Edirne’ye gelir, Kırkpınar Yağlı Güreşlerinde büyük ortada birinci oldu. Başpehlivanlık da vardır ve Başpehlivan Aliço dillere destan bir güreşçidir. Aliço ile güreşen Osman Pehlivan yaklaşık bir saatin sonunda Aliço’nun gücü ve tekniği karşısında pes etti.

1884’ün Mayıs’ında beklenen gün gelmiştir. Başpehlivanlıkta zalim ve namlı Aliço ile Yusuf güreşecektir. Altı saatlik dillere destan ve kıran kırana geçen bir mücadeleden sonra zalim, mağrur ve gaddar Aliço’yu Yusuf mağlup etti. Yusuf artık başpehlivandır. Köyüne döner ve Gülçehre’yle evlenir. Köyde annesi Ayşe Hanım yemek yerken Yusuf’a: “Oğlum artık sen Koca Yusuf oldun. “der.(sayfa 245)Artık nâmı Koca Yusuf olmuştur.

Daha sonraları Koca Yusuf, Adalı Halil, Hergeleci İbrahim, Mümin Pehlivan, Kurtdereli Mehmet Pehlivan gibi pek çok pehlivanla güreşir ve onları mağlup etti.

 

Koca Yusuf’u anlatmak, onun hayatının detayları üzerinde durmak mümkün değil. Padişah fermanıyla Fransa ve Amerika’da pek çok güreşler yapan Koca Yusuf, minderde karşısına çıkan bütün güreşçileri kısa sürede tuş eder. Avrupalılar minderde Koca Yusuf’a on dakika dayanabilen güreşçiye ödül vaat ederler, ödül verecek birini bulamazlar.

1898 yılı 3 Temmuz Pazar günü kemerine sarılmış 7 bin dolar karşılığı Fransız altınıyla ülkesine gemiyle dönerken bindiği gemiyle başka bir geminin sis dolayısıyla çarpışması sonucu boğularak vefat eder, geride üç yavrusu ve eşi kalır. Ruhu şad olsun.

Minderlere sığmayan ata sporu güreşimizin kutbu, imparatoru Koca Yusuf, bu satırlara da sığmazdı elbet.

İyisi mi iki anekdotla yazımı bitireyim.

 

22 Mart 1895 akşamı Paris’te Fransa’nın en teknik güreşçisi Fenelon ile Koca Yusuf karşılaşır. Foli Berjer Gösteri Merkezinin önü ana baba günüdür, bilet bulamayan yüzlerce kişi geri dönmüştür. Salon hınca hınç doludur. Mindere çıkan Koca Yusuf ve Fenelon karşı karşıyadır. İlk hücumu Fenelon yaptı. Fenelon kafa kol almak için teşebbüs etti, Koca Yusuf silkinerek kurtuldu. Fenelon’un bütün oyun teknik teşebbüsleri, kayalara çarpan dalgalar gibi sonuçsuz kalıyordu. Yusuf kısa süre bekledikten sonra harekete geçti. İlk el ensesini çekti, Fenelon kendini yerde buldu. Fenelon,ayağa kalktı, kalkmasıyla birlikte Koca Yusuf’un müthiş bir el ensesine daha yedi, yemesiyle beraber kendini yerde buldu. Daha sonra üzerine çullandı, bir dakika direnen Fenelon’u Koca Yusuf sırtüstü mindere yapıştırdı.

Ertesi gün Fransız gazeteleri, “Müthiş Türk, Fenelon’u paspas yaptı.“ şeklinde ifadelere yer verdiler.(sayfa,292-293)

 

Fransa ve Amerika’da sporda şike oldukça yaygındı, ahlak, dürüstlük ve cesaret âbidesi Koca Yusuf’a parayla şike teklif edildiğinde küplere biniyor: “Biz Allah’ın verdiği güce, kuvvete, ustalığa ihanet edemeyiz. “diyordu. (sayfa 302)

Koca Yusuf, Amerika şampiyonu Jenkins ile Cleveland’da karşı karşıya geldi. Jenkins pire gibiydi, Yusuf el enseyi çektiği anda o eğilerek veya vücut hareketleriyle bundan kurtuluyordu. Güreş Yusuf’un yakalama, Jenkins’in sıyrılma ve kaçma mücadelesiyle bir saat geçmişti. Koca Yusuf yakalasa tuş yapacaktı onu. Koca Yusuf kendine kızmaya başlamıştı, rakibe kızmıyordu çünkü şimdiye kadar güreştiği Avrupalı güreşçiler içinde en hilesiz hurdasız güreşen kişiydi. Zıplaya kaça minderde yorulan Jenkins yorulmuştu. Bunu fark eden Yusuf, rakibini yakaladı; sağlam şekilde kollarının arasına, ardından da bükerek altına aldı. Ve karşı konulmaz gücüyle çevirip tuş etti. Yerden kalkamayan rakibini gören Yusuf; yanına gitti, onu kaldırdı. Yanına Mehmet Ağa’yı(tercüman) çağırarak Jenkins’e teşekkür etti, Jenkins buna çok şaşırdı. Yusuf “Çok teşekkür ederim. Amerika’ya geleli ilk defa güreş gibi güreş tuttum. Bu benim için mükafat. Mertçe güreştiğin için sana çok teşekkür ediyorum. Ödülün yarısı olan 50 Doları sana veriyorum. “dedi.

Yusuf’un hareketleri ve sözleri Jenkins’i çok duygulandırdı, gözyaşlarını tutamadı: “Yousouf Pehlivan, sen ne kadar mert ne kadar iyi bir insanmışsın. Seni bize bir vahşi, bir canavar olarak tanıyanlara yazıklar olsun “dedi.

Koca Yusuf, Jenkins’in sözlerine sadece tebessüm etti.(sayfa,384)

 

“Güreşçilerin hiçbiri Sultan’ın Aslanı’nın karşısına çıkmaya cesaret edemiyor.

-Le Figaro

Yusuf, karşısına çıkacak Amerikalı bulamıyor.

-New York World

“Türk, sanki rakibiyle eğlenmek veya seyircilere biraz güreş göstermek istiyor gibiydi.”

-The World

HÜSEYİN AVCI

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu