Edebiyat

Koca Çınar

KOCA ÇINAR

Günün son otobüsünü bekliyor.

Gerilerden bir otobüs gelecek, onu ileriye götürecek.

Tıpkı yaşam gibi, gerilerden gelmiş, az kalan ileriye doğru gidiyor.

Seneler omzuna yüklenmişti, kendisinin bastona yüklendiği gibi.

Diğerleri gibi yaşamıştı geçen yılları.

Kabristana gittiğinde hayatın boşluğundan,

Hastaneye gidende sağlığın en büyük nimet olduğundan dem vururdu.

Diğer zamanlarda ise herkes gibi dünya hâllerine dalardı.

Kimi zaman sever, kimi zaman kızar, kimi zaman özler, kimi zaman, kimi zaman…

Yaşam, üç vagonlu tren:

Çocukluk, romanın giriş bölümüydü.

Çok satanlar listesinde olmasa da iki yazarının da gönlünde taht kurmuştu.

Gençlik, Ertaş üstadın deyimiyle:

“Cahildim, dünyanın rengine kandım.” ile yaşandı.

Hayatının sabahında da öğlesinde de düştü, sendeledi, ayakta durdu.

Şimdilerde, ömrü akşama ermiş koca bir çınarı andırıyor.

Dört çocuk büyütmüştü: İki kız, iki oğlan.

Allah’ın yardımıyla eşitliği sağlamış, birbirlerinden hiç ayırt etmemişti.

Hayırlı evlatlardı, arayıp sorarlar, yalnız bırakmazlardı.

Birkaç yıl önce hanımı yalnız bırakmıştı onu bu dünyada.

Kolum kanadım, derdi onun için.

Can yoldaşı terki diyar edince kolu sağlam olsa da kanadı kırılmıştı.

Bindi Yaşam Otobüsü’ne.

Cidden ilginç miydi otobüsün ismi,

Yoksa yaş kemale erince ona mı öyle geliyordu?

Öyle bir yerde indi ki

Bir yan cami, bir yan kilise, bir yan sinagog.

Mahşeri kalabalık aynı zamanda.

Sadece “insan” gördü.

Hafızası ara sıra gidip gelse de, farklılıklar zenginlikti.

Zihni ona son bir oyun oynadı.

Şaşkın şaşkın bakındı etrafına.

Neredeydi?

ALAATTİN BAKIR

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Makaleler

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu