EdebiyatKültür

GRİNİN 50 TONU MALEZYA

Başlıktan dolayı bu yazıyı uygunsuz içerik gibi görüp ne olur okumamazlık etmeyin. Çünkü yazmış olduğum bu gezi yazısı bir ülkenin yani Malezya’nın, ziyaretine gelen insanları çok farklı tonda karşıladıkları için bu başlığı uygun gördüm.

 

1958 Yılında bağımsızlığına ulaşan Malezya topraklarında o kadar farklı milletten insan yaşıyor ki anlatamam. Havaalanına girdiğiniz andan itibaren her renkte giyinen insanları her ten renginde olan bedenleri çok rahat görebiliyorsunuz. Burası Malezya değil Hindistan düşüncesine kapılırken, öyle bir yerde öyle bir topluluk karşılıyor ki, ‘Burası Hindistan değil, Çin’ diyorum. Bu ülkede Çin nüfusu yani Çin Malayları da yadsınamayacak kadar fazla.  Bu durum ülkede çok fazla dini mekân olmasına sebep olmuş. Çok fazla tapınak, cami ve çok fazla ayin yapılan mekânı görmek mümkün.

 

Bu tapınaklardan en önemlisi şüphesiz ki Hintlilerin BATU CAVES tapınağıdır. İnsanların kötü ruhlardan arındırıldığına inanılan bu tapınak ziyaretimizde çok sevimli aynı zamanda çok korkunç maymunları görmek mümkün. Yaklaşık 260 merdiven basamağı çıkarak bu tapınağa ulaşıyorsunuz. Bu merdivenler ilk başta çok gibi görünse de maymunlar size eşlik ettiği için yorulduğunuzu hissetmiyorsunuz.

 

Emin olun din ve düşünce ayrımcılığı yapan bir insan değilim. Ama benim bu yemeğe düşkünlüğüm bazen beni farklı düşüncelere yöneltebiliyor.

 

Nedir bu farklı düşünceler?

 

Yolculukta İlk Asya ülkesi Filipinler’de ciddi anlamda hijyen sıkıntısı, tavuk ve et ürünlerinin hijyensiz bir şekilde saklanması, domuz etine olan düşkünlükleri ve domuz etini inek etiyle aynı yerde muhafaza etmeleri beni biraz etten ve tavuktan uzak durmamı sağladı. İnancım gereği bir ay boyunca doğru düzgün et yemedim.   Tavuğu da zincir restoran olan KFC’de yedim. Ama şunu söyleyebilirim; bugüne kadar yediğim en iyi KFC tavuğunu bu ülkede yedim. Çünkü soslamadan önce haşladıkları için tavuk sulu sulu oluyordu ve inanılmaz lezzetliydi. Menüler yanında ekmek olmaması ciddi problem gibi gözükse de dışarıdan almış olduğum ekmek ile bu sorunu çözdüm. Yani sırt çantamda Filipinler’de sürekli ekmek taşıyordum. Çünkü yemeklerinin yanında hiç ekmek yemiyorlar. Sadece lapa bir pirinç pilavı tercih ediyorlardı.  Filipinler’de yaşadığım yemek ile ilgili bu sorun bende nüfusunun % 65’i Müslüman ülkede rahat ederim düşüncesini oluşturdu.

Hiç değilse rahat rahat rahat et yiyebilecek domuz eti kokusu sinmemiş tavuk ve et ürünlerini rahat bir şekilde tüketebilecektim.

 

Ama durum hiç öyle olmadı!

 

Hint mutfağından esinlenilmiş olsa gerek, Malezya’da ciddi bir baharat kokusu ile karşı karşıya kaldım. Tüm yemeklerine tüm pilavlarına o kadar fazla baharat kullanıyorlar ki emin olun sokakta bazen yürürken bile zorlanıyordum.

 

Zincir tavuk restoranları burada da yemek kaderimi belirleyecek diye düşünürken. Neyse Türk yemekleri yapan Suriyelilerle karşılaştım.

 

Suriyeliler niye bizim yemekleri yapıyorlar niye bizim yemeklere bu kadar hâkim, neden biz Suriyelilerle bu kadar iç içe girdik, yorum ve cevabı size bırakıp, ben size Malezya hakkında bilgi vermeye devam ediyorum.

 

Malezya hala şeriatla yönetilen ülkelerden bir tanesi. Ama ülkede ciddi anlamda inanç özgürlüğü var. Müslümanların içki tüketmeleri yasak ama sokaklarda diğer dinde yaşayan insanlar olduğu için içki satışı yapan dükkanları görmek mümkün.

 

Maddi durumu iyi olan Müslüman erkekler isterlerse 4 kadınla evlenebiliyor ama olası bir boşanma durumunda tüm mal varlığına el koyma tehlikesi ile karşı karşıya kalabiliyor.

 

Trafiğin Türkiye’deki gibi soldan değil sağdan akması ülkeye ilk geldiğinizde sizi ciddi anlamda şaşırtabilir. Özellikle karşıdan karşıya geçerken alışkanlık gereği sola bakıyorsunuz ama arabalar sağdan geliyor. Fazla olmasa da birkaç tane küçük çaplı kazanın eşeğine geldim diyebilirim.

 

Son olarak size Malezya ekonomisi ve parasından da bahsedeyim;

 

Malezya ekonomisin başlıca kaynağı tarımdır. Tarım ciddi anlamda bu ülkeyi ayakta tutuyor diyebilirim. Başkenti Kuala Lumpur’un merkezinde o kadar yüksek katlı plaza ve çok lüks alışveriş merkezlerini görünce burası tam bir tüketim topluluğu diyorsunuz ama Malezya’nın diğer illeri tarıma ciddi anlamda özen gösteriyor.

 

Para birimi MYR diye geçiyor. Yani Malezya Ringiti. Bu dediğime üzülür müsünüz bilmem ama bizim paramız artık buradan daha değersiz hale gelmiş. 10 MYR ortalama 40 TL Yapıyor. Dolayısı ile burada da gezerken maddi anlamda cidden zorlandım diyebilirim.

 

Bu arada Malezya’da gezerken farklı bir meyve diye DURİAN meyvesi alırsanız akşam otelinize girememe durumunuz olur. Bu meyve çok fazla koktuğu için çoğu otel kapısı ve resmi dairelerde bu meyve ile girilmez yazar.

 

Bu meyve kokusu ve restoranlardaki baharat kokuları eşliğinde Malezya’dan bir başka ülke Singapur’a gidiyorum. Gelecek ay Singapur’da görüşmek dileği ile. Singapur hakkında düşüncelerimi  size yazmak için  sabırsızlanıyorum.

 

Malezya’da Suriyelilerden aldığım ve çok sevdiğim tahin helvası ile Lipton sallama çayımı içerken seçim sonuçlarını izliyorum.

 

Verdiğiniz tüm kararların size ve ülkemize hayırlı olması dileği ile..

 

Not: Malezya hakkında yorum ve düşüncelerinizi bekliyorum. Arzu edenler yorumlara sorularını sorabilir. Bildiğim kadarıyla hepsini cevaplayabilirim.

Fevzi ERDEN

(Yavruağzı)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Makaleler

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu