Edebiyat

GARİP İLE SÜSLÜ’YE DAİR 

GARİP İLE SÜSLÜ’YE DAİR

 

Ezop’tur babası benim kahramanların. /Tarihleri uydurma da olsa bunların/Ders olacak doğru şeyler vardır içinde/Her şey konuşur burada, balıklar bile. / Bütün söyledikleri bizleredir ama:/İnsandır eğittiğim hayvanlar yoluyla.

La Fontaine böyle diyerek başlar, masallarına, fabllarına. Buca Eğitimden sınıf arkadaşım Zeynep Savran’ın çocuklar için yazdığı bir kitap Garip ile Süslü. Garip horoz, Süslü tavuk. Kitabı okuduğumda, La Fontaine’in bu sözlerini hatırladım.

Yazar Zeynep Savran, çocuk edebiyatı alanında oldukça başarılı. Şahsen çocuk edebiyatı alanında yazılan eserleri oldukça önemsiyorum çünkü çocukların rahatlıkla okuyabilecekleri; çocukları iyiye, güzele, ahlâk ve erdeme teşvik eden eserler az. Çocukların çevreye ve duyarlı, doğayı ve hayvanları seven ve onları koruyan bireyler olarak yetişmelerini sağlamalıyız. Bunda da bu tür güzel eserlerin rolü büyük. Çocuklar bizim yarınımız, geleceğimiz.

Şair A.Hâmit Tarhan’ın çocuklar için:

“Kim demiş ki, çocuk küçük bir şeydir.

Bir çocuk belki en büyük şeydir.” der.

Aynen bu dizelerde ifade edildiği gibi çocuklar ülkemizin geleceği için çok önemli. Hani ilkokul kitaplarında bir söz vardı “çocuk evin şenliği, yurdun egemenliği” diye… Millet olarak çocuklarımızı iyi eğitir, onlara okumaları için güzel kitaplar sunabilir, kitap okuma alışkanlığı kazandırabilirsek ülkemize büyük iyilik etmiş oluruz çünkü bugünün çocukları yarının büyükleri.

Bir eğitimci olarak kitabı ilkokul 2,3 ve 4.sınıf öğrencilerine tavsiye ediyorum çünkü kitap çocukları dayanışmaya, diyaloğa ve birbirini anlamaya çağırmakta, çocuklarda çevre bilinci, doğa sevgisi oluşmasına katkı sağlamaktadır. Kitapta çocukların hoşlarına gidecek tekerlemeler de mevcut.

Ayrıca kitapta sorumluluk, ahlak ve erdem gibi hususlar yüceltilmekte, kitap okuyucuyu iyiye, doğruya yönlendirmektedir.

SARDÜNYA.

Yazar Zeynep Savran’ın kitaplarında sade, anlaşılır bir Türkçeyi kullandığını görüyoruz. Samimi ve yalın bir anlatımı var. İkinci kitabı Sardünya’da da bunu görüyoruz.

Kitapta anne,baba ve iki çocuktan oluşan mutlu bir aile var: Annenin adı Gül, çocukların adları ise Ege ve Mine. Özellikle temiz bir çevre özlemi, atıkların değerlendirilmesi kitapta (Sayfa 10) güzel bir şekilde vurgulanmış:

(…) Anne çocuklarına gülümseyerek:

“…Bahçemizi temizlediniz.
Çöpleri ayrıştırıp atık kutusuna attınız. Aferin size!”

Ege: “Anneciğim, okulda da tüm atıkları gruplandırdık, onları ayrı kutulara koyuyoruz.”, dedi.

Annesi oğlunun başını okşayarak:

“Şimdi her biri değer kazanacak, böylece temiz ve güzel bir dünyada yaşayabileceğiz.” dedi.

Yazar, çevre kirliliğinin olmadığı, yeşilin ve hayvanların çok iyi korunduğu (Yazarın kendisi de bir hayvan severdir) barış ve sevginin egemen olduğu bir ülke hatta dünya özlemi içindedir. Bu özlem bana Servet-i Fünun şair ve yazarlarının hayal ve arzularını aklıma getirdi. Dönemin tüm sıkıntılarından kaçıp kurtulmak isteyen Şâir T.Fikret, kendisini kimsenin bulamayacağı bir yurda gitmeyi ister ve bunu anlatır şiirinde. O şiirden kısa bir bölüm:

ÖMR-İ MUHAYYEL

Bir ömr-i muhayyel… Hani gül-bünler içinde

Bir kuşcağızın ömr-i baharîsi kadar hoş;

Bir ömr-i muhayyel… Hani göllerde, yeşil, boş;

Göllerde, o sâfiyyet-i vecd-âver içinde

Bir dalgacığın ömrü kadar za’il ü muğfel

Bir ömr-i muhayyel!

(…)

“Hayalî bir ömür… Hani gül fidanları içinde,

Bir kuşcağızın baharlık ömrü kadar hoş;

Hayalî bir ömür… Hani göllerde; yeşil, boş…

Göllerde,o kendinden geçiren saflığın içinde,

Bir dalgacığın ömrü kadar geçici ve aldatıcı,

Hayalî bir ömür…

Kitapta aile, çocuklar çok istedikleri için pikniğe giderler. Bir tepede kayanın arkasında bir mağara ve küçük, dar bir girişi vardır. Ebeveynin “dönelim!” önerisine Mine ve Ege kabul etmezler, mağaraya girmek istediklerini söyleyip anne ve babalarına yalvarırlar. Baba ve anne Gül, çaresiz razı olup mağaranın kapısında beklemeye karar verirler.

Mine ve Ege mağaraya girerler. Mağaraya giren iki kafadar farklı ve güzel bir mekânla karşılaştılar. Orada berrak bir göl, büyük bir karınca ordusu, çeşit çeşit güzel kuşlar, yemyeşil ve çok farklı türde ağaçlar vardır. Mine ve Ege buranın temizliğine, yeşilliğine, kuşların çokluğuna hayran kalır. Şaşkınlık ve hayranlıkla bakınırlarken etrafa, saçları kıvırcık ve sardünya gibi kırmızıya çalan küçük ve sevimli bir çocuk, gülümseyerek: “Sardünya’ya hoş geldiniz!” der. Adının Maki olduğunu söyleyerek Mine ve Ege’ye adlarıyla hitap eder. Onların şaşırdıklarını görünce Maki: ” Sizi izliyorduk” der.(Sayfa 17)

Sardünya’nın güzelliği karşısında Ege ve Mine âdeta büyülenir. Ege: “Nasıl bir yer burası? Sanki bir başka gezegen!” der Maki gülerek:”Sardünya, tüm canlıların kardeşçe yaşadığı bir yerdir.”, diye cevap verir. (Sayfa 19)

Sardünya’da insanlar normal boyutlarından daha küçüktür ama kuşlar, güvercinler daha büyüktür. Maki, Mine ve Ege üçü de iki büyük güvercinin kanatları arasına oturdular ve Sardünya’yı gezdiler, gökte uçarak. Her yerde yemyeşil ağaçlar vardı, evler küçük ve maviydi; her şey tertemiz ve düzenliydi. Geziden sonra hep birlikte oturup bir güzelce yemek yediler.

Kitapta belirtilen “tüyü saman rengi aslan yavrusu kadar iri bir kedi”nin adı ise Saman’dır.

Yazar Cemil Meriç’in söylemiyle “meçhule açılan kapı: kitap” da ihmal edilmez Sardünya’da. Akasya,Ege’ye: “Ege,senin okuduğun en son kitap da Şeker Portakalı mıydı?”diye sorar.

Uyku sonrası Maki’nin çay ikrâmından sonra kocaman güvercinlere binerek cennetten bir köşe gibi güzel Sardünya’yı uçarak dolaştılar.

(Sayfa 34) Ağaçların arasındaki hamaklarda kitap okuyan çocuklar vardı.Her ağacın altında da küçük bir kitaplık…Maki Sardünya’da pek çok yerde kitaplık olduğunu söyledi, Ege ile Mine’ye.(Sayfa:37)Ayrıca Maki, Sardünya’daki okulun işlevinin “öğrencilerin ilgi ve yeteneklerini ortaya çıkarıp ona göre eğittiğini” söyledi.

Mine ise gittikleri okulun ezberci eğitiminden yakındı. Ödevlerle boğuştuklarını belirtti.(Sayfa 38-39)

Maki, Ege ve Mine’yi mağaranın kapısına getirir. Vedalaşıp ayrılırlar. Mağaranın kapısından çıktıklarında bu güzel hayâli yolculuk sona ermiştir. Kapıda bekleyen anne ve babası, ikisine: “Ne çabuk döndünüz?” der. Çünkü Sardünya’da zaman kavramı farklıdır.

Çevre kirliliğinin olmadığı, doğanın ve yeşilin çok iyi korunduğu barışın ve hoşgörünün egemen olduğu bir ülkeyi hatta dünyayı kurabilir insan oğlu ve bu hedef doğru bir hedeftir, kitap, minik okuyucuyu bu hedefe yöneltmek istemektedir.

Tabi ki insanın aklına Cahit Sıtkı’nın Memleket İsterim şiirinin dizeleri gelir:

Memleket isterim/Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;/Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.(…)

Kitapların minik okuru çok olsun!

HÜSEYİN AVCI

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Makaleler

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu