Röportaj

Diyetisyen Selin Şenbayrak ile Söyleşimiz

-Selin Hanım öncelikle şunu sormak istiyorum, mesleğinizi yapmaya karar vermekteki motivasyonunuz ne oldu?

 

Selin Hanım: Ben lise ikinci sınıftan beri diyetisyen olmak istiyordum. Okulumuzun kariyer günlerinden birinde çok prezantabl bir hanımefendi gelip mesleğinden bahsetmişti, diyetisyendi. Ben de zaten kilo problemlerini yaşayan ve çevresinden zorbalığa uğrayan bir kızdım. Küçükken kiloluydum, liseye geçerken kilo vermiştim ve o kadını gördüğümde de çok etkilenmiştim. O anda ‘Bu meslek benim kaderim.’, demiştim. ‘Kimse benim kadar ağlamasın’dı motivasyonum açıkçası…

Sayısala yatkın olmasam da bölüme girebilmek için de sayısal seçmiştim hatta ve fizik biyoloji gibi derslere ilgim inanılmaz şekilde artmıştı.

 

-Keşke kimse kiloları için ağlamasa ama hayat işte bir yerde dönüm noktası oluyor mutlaka.

 

Selin Hanım:

-Sormayın, anneme anne ben neden çirkinim diye ağladığım gecelerde annemin ne hissettiğini düşündükçe o kadar üzülüyorum ki ve benim annem çok hoş bir kadındı, zaten mankendi ben küçükken.

Hep çevremde zorbalığa maruz kalırdım, anneme sorarlardı: “Bu mu senin çocuğun?” diye. Bunu hiç kimse yaşamamalı.

 

– Hayatınızdaki o kilolu döneminizden biraz bahsedebilir misiniz, kilo alma sebebinizden mesela, sizin için çok özel değilse paylaşmanızı çok isterim.

 

Selin Hanım:

-Yani çok dramatik bir durum değil. Yeme bozukluklarım kilo verdikten sonra başladı beden algım bozulduğu için sahip olduğumu korumaya çalışırken. Küçükken daha sedanter bir bireydim ve hipotroid problemlerim vardı. Kolay kilo alıyordum ama yiyordum da.

Anneannem çok güzel börek yapardı. ???? Annem beni hep ona bırakırdı. O jenerasyonu da bilirsin besledikçe daha iyi baktıklarını düşünüyorlar. Onun yerine bilinçli besleselerdi keşke.

 

-Anneanne böreklerine kim hayır diyebilir ki? ????

Çok geçmiş olsun aynı problem benim de aile bireylerimde var, anlayabiliyorum.

 

Selin Hanım:

-Medikal problemler önümüze taş koysa da bunu yani kilo verebilmeyi tamamen engellemiyor. Bunu bir mazeret olarak kullanmamalıyız. Emek vermek şart.

 

-Haklısınız. Peki, diyetisyen olmanızın en iyi ve en kötü yanı nedir diye sorsam?

 

 

Selin Hanım:

-Çok samimi söylüyorum, en iyi yanı dengelemeyi bilmek. Kilo alırım, veririm, hiç kimsenin ne dediğini takmam, çünkü nasıl yapacağımı biliyorum. ????

En kötü yanı da yemekle ilişkimi biraz bozması. Çünkü insanlar yemekten zevk alıyor, anın tadını çıkarıyor. Ben zaten herkesin beslenmesini düşünmek zorunda olduğum için (danışanlarımın), eve geldiğimde ben ne yiyeceğim diye düşünmek istemiyorum, artık ekstra bir haz vermiyor yemek yemek yani biraz arabaya koyulan benzin gibi benim için. Bir tost da aynı, tandır da mesela. ????

Sonuçta glikoza ‘Atp’ye dönüşüyor vücutta.’, diye bakıyorum.

Yemeğe bakınca siz mesela güzel bir hamburger görüyorsanız, ben kaç gram yağ karbonhidrat makro vitamin vs. görüyorum, robot gibi…

 

-Can boğazdan gelir, sözüne yaklaşımınızı çok merak ettim açıkçası. ????

 

Selin Hanım:

-Can boğazdan gelir deyip abur cubura saldırmamalıyız. Ama katılıyorum. Yemek sadece besin değildir, benim bakış açım hoş bir şey değil. Hedonik bir zevktir. Yemek, konfor ve sosyallik için kullanılıyor bu dönemlerde.

Yani kısacası evet can boğazdan gelir ama boğazdan da gider o yüzde kontrollü bir şekilde keyif alarak yemek yemek lazım. Yediğinizden çok da kısmak doğru değil, hayat bir gün o da bugün, yarını bilemezsiniz.

 

-Peki kilo verdikten sonra dış görünüşünüzle ilgili insanların size farklı yaklaştığını düşündünüz mü? Davranışlar değiştiyse ne gibi farklılıklar bunlar?

 

Selin Hanım:

-Eskiden romantik olarak ilgilendiğim beylerin, hayatıma girme eğilimi oldu. Onun dışında genel olarak güzellik algısına uyduğum için, bana gittiğimiz ortamlarda arkadaşlarıma nazaran daha çok ikramlar olurdu.

Mesela dondurma yemeye giderdik, arkadaşlarım öderken kasiyer benimkini ikram ederdi. Benzer durumlarla çok karşılaştım.

Güzellik algısına uyan bir görünüşüm olduğunda internetteki “Pretty Privilege” denen tabirin doğru olduğunu gördüm.

Ama hiç burada sınırlı kalmıyor.  Hep, daha iyisi olabilir, deyip insan kendini mahvediyor.  Çünkü kendinin farkında olup, kendini sevmek gerekiyor önce.  Başkalarının sana olan ilgisinin bir önemi yok; günün sonunda sen kendini sevmediğinde yine mutsuz oluyorsun.

 

-Size gelen zor bir danışanınız var mıydı?

 

Selin Hanım:

-Zor dediğinizde aklıma tüp mide ameliyatı olan yaşlı bir amca geliyor, bu ameliyat sonunda hayatı boyunca rafine şeker tüketemeyecekti.

Diyeti hazırladık, bu hasta ile Doktor Bey görüşürken, amca kendini yerden yere atmaya başladı “Doktor Hanım, kızımla oğlum beni eski halime çevirin ben tatlısız yaşayamam.”, diye saatlerce sakinleştiremedik.

Ama bu geri çevrilebilen bir ameliyat değil. O yüzden mümkün de değil.

Çareyi antidepresan vermekte bulmuştuk.  Ama çok üzülmüştüm çünkü hiç ilaç vermek istemiyorum kimseye.

 

-Antidepresan, tedavileriniz de kullanılan bir ilaç mı?

 

Selin Hanım:

-Tercih ettiğimiz bir şey değil. Ama bariyatrik cerrahinin zaman zaman yanında depresyon getirdiğini görüyoruz.  Önce terapiyle başlayan süreç doktorlarının kararıyla ilaca doğru yönlenebilir.

 

-Günümüzde ki şok diyetler hakkında ne düşünüyorsunuz?

 

Selin Hanım:

-Şok diyet diye bir şey olmadığını düşünüyorum.

İçeriklerime bakarsanız insanlarım artık şaka haline getirdiği bir kelime kullanıyorum sık sık.

“Biricik”. Çünkü herkes çok özel çok biricik.

Sizden bir tane daha yok.  Sizin bile iki günlük ihtiyacınız aynı değilken başka birinin yaptığı diyetle aynı sonucu almayı bekleyemezsiniz ve sürdürülebilir olmayan diyetler.

Kortizon seviyelerimiz yükselttiğinden dolayı vücudunuz içinde bulunduğu fizyolojik stresten yağa tutunur ve kilo da veremez aslında.

Çünkü her şey beyninizde…

Tamam siz kilo vermek istiyor olabilirsiniz, ama vücudunuz bunu bilmiyor. Stresli bir ortam var.

Aa, acaba yemek bulamayacak mıyız? Biz bedendeki sahip olduğumuz yağ depolarına tutunalım, ne zaman yemek gelecek belli değil der vücut.

O yüzden gerçekçi şeyler değil sadece şovdur şok diyetler.

 

 

-Size gelen danışmanlarınızdan yola çıkarak

Kilo almak veya vermek isteyen kişilere ne söylemek istersiniz?

 

 

Selin Hanım:

-Siz zaten siz olduğunuz için çok değerlisiniz, aksine asla kimseniz sizi inandırmasına izin vermeyin. Diyetinizi uygulayın yeşil çayınızı için ve sadece kendiniz için yaptığınızı unutmayın bunu, başkaları sizi beğensin diye değiş kendi mutluluğunuz için kilo vermeye çalıştığınızı unutmayın derim.

 

-Çok teşekkür ederim, çok keyifli bir röportajdı, cevaplarınız çok bilgilendiriciydi.

 

Selin Hanım:

-Seninle röportaj yapmak da çok keyifliydi ben teşekkür ederim. ????

Rüya Büyükyiğit

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Makaleler

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu