Gezi

Çingeneler Zamanı

Çingeneler Zamanı

 

Sayın, sevgili, emektar ve kararlı. Yani tüm güzel sıfatları bedenimde barındıran dergimizin editörü Selin Hanım, bu ay dergi için bohemyanizm yani bohem yaşam tarzı ile ilgi bir konu belirlediklerini ve derginin bu ayki yazılarını bu minvalde olacağını söyleyerek bana bu şekilde bir yazı yazamayacağımı sordu. Bunu duyar duymaz ilk tepkim bohem bir yaşam, aynı benim yaşantım dedim ve severek, isteyerek bu yazıyı yazacağımı kendisine ilettim. Şunu da belirtmekte fayda var hemen benim bu yazıyı okuduktan sonra, Selin Hanım’ın birbirinden güzel yazı ve şiirlerine de göz atmanız çok iyi olacaktır. Dikkat edin sözleri sosyal medyada önünüze çıkan anlamlı sözlere benzemez bağımlılık yapabilir.

Fazla sözü uzatmadan yazıma geçiyorum, çünkü bu söylemlerim için mütevazi kişiliğinden dolayı çok kızacaktır. İnşallah kızmakla kalır, eğer gelecek ay dergide yeni yazım yayınlanmaz ise kovulmuş da olabilirim.:)

 

Bohem kelimesi Fransızca Bohome kelimesinden dilimize geçmiştir. Sözlük anlamı ise; gezgin, yarınını düşünmeyen kişi anlamına gelir. Aslında bohem hayatı en iyi günümüzde yaşayan roman insanlardır. Farklı yerlerde çingene yaşamı olarak da adlandırıldığı doğrudur. Yaşamları biraz uzak da olsa aslında hepimiz bir yerde çingenelere özeniriz ve onlar gibi rahat olmak isteriz. Bu nedenle hepimiz ille de roman olsun müziğinde ayağa kalkıp dans etmeye başlarız. Aslında öyle bir dönem gelsin yani öyle bir zaman diliminde yaşayalım ki, herkes çingeneler gibi rahat ve yarını düşünmeden yaşasın.

 

Olamaz mı? Olabilir…

 

Yaklaşık 20 yıl önce böyle bir kelime kimse tarafından bilinmiyordu. Aslına bakarsanız kimse tarafından böyle bir yaşamda bilinmiyordu ve benimsenmiyordu. Herkeste bir gelecek kaygısı, eşi ve çocukları için kendi hayatından ödün verme ve sabretme adı altında harcanan o güzelim yıllar.

 

Niye biz öyle olduk, neden bu kadar yarını düşünen, el âlem ne der sözüyle hayatınıza yaşantımıza yön veren insanlar olduk bilmiyorum. Ama şunu iyi biliyorum, kendini düşünmeden hayatını ailesine adayan, ailesi için kendi yaşam özgürlüğünden ödün veren annemize ya da babamıza karşı psikolojik olarak hissettiğimiz üzülme duygusu ve yapılan onca şeyin altında ezilme duygusu hepimizde derin yaralar bıraktı. Kiminde bu yaralar kabuk bağladı, kiminde ise bu yaralar başkaları tarafından panzehir olarak kullanıldı. Bu durum aslına bakarsınız tüm ilişkilerimize yön verdi ve mutsuz etti…

 

1930 ve 1985 yılları arasında doğan Türk insanının ortak özelliği ve dile getirilmese de ortak düşüncesi “Aman Adımız Çıkmasın” 1985 ve 2000’li yıllarda doğan insanlarda ise “Kim Ne Derse Desin Umurumda Değil” cümleleri oldu.

 

Çevrenize, eşinize, akrabalarınıza hatta kendi hayatınıza bir bakın; arkadaş, sevgili ve evliliklerde anlaşmazlıklar, kavgalar ve ayrılıklar hep bu iki cümlenin bedenlerde bıraktığı hal ve davranışlardan dolayı oldu.

 

Çünkü herkes birbirine şu cümleyi kullandı: “Biz senle dünyaya aynı yerden bakmıyoruz” Ama kimse şu cümleyi kullanmadı: “Ama aynı dünyaya bakıyoruz” işte tüm kavgalar, tüm ayrılıklar bu iki cümlenin ruhumuza kattığı izdüşümleri sayesinde oldu.

 

İşte tam bu noktada bohem diye adlandırdığımız yaşam devreye giriyor. İki farklı düşüncedeki kişi birbirlerini anlamak, sabretmek için harcadıkları zamanı yani yaşamlarını bohem bir anlayışa terk etseler her şey o kadar yoluna girecek ki anlatamam.

 

Aslında tam bu kavramı ve yaşamı benimseyen Konya yerlilerin sıklıkta kullandığı bir kelime var. İşte o kelime;

 

SALIVİR…

 

Yani bırakıver anlamında kullanılıyor. Bende size Konya’da doğmuş bir insan olarak diyorum ki;

 

Salıvir…

Bırakıver…

 

Gelecek kaygısı adı altında hayatınızı yaşantınızı kendinize ve çevrenizdekilere zehir etmeyin.

 

SALIVİR…

 

Başka evlere başka hayatlara özenerek evinize ve kendinize bir şeyler almayın.

 

SALIVİR…

 

Kendinize yalan söylemeden kendinizi kandırmadan ne istediğinize karar verin ve ona göre yeni adımlar yeni kararlar alın.

 

SALIVİR…

 

Size çok daha güzel motivasyon konuşması yapardım ama kişisel olarak motivasyon konuşmalarını sevmiyorum. Çünkü bu tarz konuşmalarda kimse kimsenin hayatını veya yaşamını bilmeden, herkes kendi başarı hikayesini anlatıyor. Ben başardım. Siz de yapabilirsiniz diyor. Tamam ama ben sizinle aynı değilim ki veya aynı şartlarda yaşamıyorum ki. Belki de ben başarmak istemiyorum.

Belki de ben bohem serkeş bir hayatı benimseyip miskin miskin gezmek istiyorum.

 

Olamaz mı? Olabilir…

 

Hayatınızda kim sizi sıkıntıya sokuyorsa, kim sizi üzmek için sıkıntılı bir düşünceye itiyorsa, doğru zamanı ve doğru kararıvermek için beklemeyin.

 

SALIVİRİN GİTSİN…

Fevzi Erden

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu