Film İnceleme

CAN DOSTUM

Film İncelemesi

Gerçek bir hikâye…

Öncelikle, ‘Can Dostum’ adıyla çevrilen 3-4 film olduğu için karışıklık yaşamamanız adına, filmin 2011 yapımı olduğunun ve yönetmenlerinin Olivier Nakache ile Eric Toledano olduğunun bilgisini vermek isterim.

‘Neyse ki zengin bir felçliyim.’

Hayatınızın monoton olduğunu düşünsenize, her sabah birileri tarafından elinizin ve yüzünüzün yıkanması, dişlerinizi başkasının fırçalaması;  gelen mektupların, mesajların ve aramaların başka birisinin eşliğinde cevaplanması… Özel hayatınızın olmadığını, insanların size acı dolu bakışlarını ve acizlik hissi ile yaşamayı; sadece konuşabildiğinizi, etrafa bile bakmakta zorluk çektiğinizi temel ihtiyaçlarınızın karşılanmasının bile başkalarına bağlı olduğunu ve yaşayabilmeniz için belirli şeyler yiyebilmeyi, size yan etkileri olan ilaçlara bağımlı kalmayı… Güzel bir müzikte dans edememeyi, aldığınız spor arabanızı hiç kullanamamayı, bunlar ile kalmayıp bir de eşinizin öldüğünü ve hala atlatamadığınızı düşünün. Hayatınıza birisini almak isterken felçli olduğunuzdan utanıp sadece mektuplaşmak, aramaya bile cesaret edememek -gerçi isteseniz de yapamazsınız çünkü boyundan aşağınız tutmuyor- çok zor olmaz mıydı? Baş karakterimiz Philippe’e verilmiş bunca yükün ardından hayata karşı dik duruş sergileyerek kendini sanata, müziğe, kitaplara ve mizaha yöneltmiş; kendisi ile eğlenebilen bir insan haline gelmiştir. Baş karakterimiz bir gün iş ilanı verir ve Driss başvuru yapar ama Driss’in amacı çalışmak değil, işsizlik maaşını alabilmek için en az üç iş yerinden reddedilmesi gerekmektedir. Geçmişi için çokta iyi şeyler söylenemez hatta filmden bir replik vereyim

‘Philippe adamın geçmişini biraz araştırdım. Al Capone değil ama rahibe olduğu da söylenemez. Dikkat etmen gerek özellikle de senin gibi birisi için.’

Şimdi birazcık diğer baş karakterimizden bahsedelim.

Driss küçük yaşta, çocuğu olmuyor diye teyzesine verilen bir adamdır. Hayata adapte olamamış ve sorunlar içerisinde boğuşan, kendini sadece basit şeylerle mutlu eden, öğrenmeye açık ve bir o kadar da kapalı sokak serserisidir. Teyzesinin sonradan çocukları olmasından dolayı dışlanmış ve hayatı boşlamış bir karakter olan Driss’in tek istediği ise işsizlik maaşı bunu alabilmekken, önündeki tek engel Philippe’dir.

Başvuruda bulunan kişileri tek tek inceleyen Philippe, içeri giren Driss’in açık sözlülüğünden ve kendisine acımadan bakmasından etkilenir. Driss ise sadece işten reddedilmek ve Philippe’in yardımcısı olan kadına yürümekle ilgilenir bir aylık bir deneme sürecinde başvurusunu değerlendireceğini söyleyen Philippe ile anlaşır.

Philippe’e çorap giydirmesi ve diğer ihtiyaçlarını karşılaması gereken Driss bunları yapmak istemese de işsizlik maaşını alabilmek için devam eder. Bu evde, yaşadığı evden daha büyük bir odaya sahip olan Driss, bir yandan Philippe’e yardım ederken diğer yandan özel hayatı ile ilgilenmeye çalışır. Philippe ise kendisine yapılan davranışlardan hoşnuttur çünkü normal hissetmeye ve eğlenmeye başlamıştır. Telefonu çaldığında Driss’in telefonu uzatıp almasını beklemesi bile eğlence kaynağı olmuştur, normalde gezmesi için transit bir araca binip arkada oturması gereken Philippe’e Driss şunu demiştir: ‘‘Sana at gibi davranmayacağım, o araca binmeyeceksin.’’  Böylelikle spor arabaya binen ikili birbirleriyle daha da yakın hissetmeye başlar. Philippe’in sürekli olarak mektuplaştığı bir kadının olması Driss’in ise onu araması gerektiğini düşünerek zorla arayıp telefonu kulağına dayaması ile kadının ilk defa sesini duyar.

Tam bu noktada filmle ilgili daha fazla spoiler vermemek için yazıyı sonlandırıyorum.

Yaşamayı, umudu ve dostluğu hepimize anımsatacak bir film: Can Dostum.

Başrollerde Omar Sy ve François Cluzet’ın paylaştığı bu dram/komedi kategorisindeki film sizlere keyifli bir saat elli dakika yaşatacak.

Şimdiden iyi seyirler!

Bahadır SOLAK

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu