Kültür

Anneliğin Gücü Adına

 

Merhabalar. Bugün nisan ve mayısın anlam ve önemine uygun olarak çocuk, anne ve gençlik arasında bir köprü kurmaya; öğretmenliğimi, anneliğimi ve aldığım eğitimlerimi konuşturmaya karar verdim. Biraz benden de izler olacak okuyacaklarınızda. Narsist annelerden bahsedeceğim. Anneler Günü ve 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik Spor Bayramı vesilesiyle anneliğin bir sanat olduğunu vurgulamak istedim.

“Türk Dil Kurumu tarafından Türkçeye özsever olarak çevrilen narsist kelimesi abartılı bir öz-önem duygusuna sahip, son derece benmerkezci olan kişileri tanımlamak için kullanılır.” Burada Google’ı aynen kopyaladım. Narsist annelerin varlığını ben yıllar önce okuduğum “İkili İlişkilerde Duygusal Manipülasyonalar” kitabında fark ettim.

Kitaba göre duygusal narsisizmin hafif seviyeleri de var. Mesela sürekli fedakârlık, gereğinden fazla verici olup bunu malum anneler sözümüz “Sütümü helal etmem.” ile taçlandırmak gibi. Şu an burayı okurken gülümseyebilirsiniz. Ancak bu meşhur ana sözü ile hayatlarına yön verecek kararları kendileri alamamış milyonlarca yetişkin var. Çünkü eziyet gören, saçını süpürge eden, hem evde hem dışarıda çalışan ya da kocasının zulmüne çocukları için göğüs geren o anneler; elbette ki çocuklarından ‘itaat’le bunların karşılığını beklemektedirler. Hepsi için geçerli olmasa da Aliye Rona anneler için geçerli bir tutum maalesef.

Mesela benim en çok karşılaştığım anne modeli yutan annedir. Daima çok ilgili, sevgi dolu, aktif, çocuklarıyla her şeyi yapan anne modelidir. O her şeyi düşünür, çok titizdir, çevreye karşı çokkk sevecendir. Herkes ama herkes onu sever. Bu kadar mükemmel bir anneye karşı gelebilmek imkansızdır. Baba da bu ay gibi parlayan mükemmel anneden çok memnundur çünkü çocuklarla ilgili hiçbir şeyi düşünmek zorunda değildir. Burada lise yıllarımda anneciğim sayesinde Yonca Evcimik konserine babamla gittiğim anekdotumu eklersem bu anne modelini zihninizde daha rahat oluşturabilirsiniz diye düşünüyorum.

Ah, bir de gösterişli dışa dönük anne; şu Jeep’ine binip çocuğunu özel okuldan almaya giden taytlı anneler var ya; çocuk her türlü kursa gönderilir, yardım destek çalışmaları, çay partileri, eş dostla akşam yemekleri ama çocukla birebir ilgilenmekten yoksun, vakitsiz anne modelidir -ki benim az biraz bu anneye yakın olma ihtimalim var.

“Yalnızlık, yaşamda bir an,

Hep yeniden başlıyor…

Dışından anlaşılmaz.

Ya da dev bir yalan,

Kovdukça kovalayan…

Paylaşılmaz.”

Özdemir Asaf’ın dediği yalnızlığı, işte bu anne modeli ortaya koyuyor. Çocuk öyle alışıyor ki kendi kendine yetmeye, olanla yetinmeye yalnızlaştığının fakına bile varmıyor ve iletişimsizleştiğinin…

Başarı odaklı anne; doktor annesi diyebileceğim annedir. Ne acıdır ki çocuk sadece başarılı olduğu zaman sevileceğinin bilinciyle büyür. Sevilebilmek için sürekli çok çalışırlar, kendilerini hep başarı göstermek zorunda hissederler. Başarı odaklı anne, asla daha azıyla yetinmez ve başarısız gördüğü çocuk onun utancıdır artık. Maalesef ergenlik dönemlerinde bu çocuklar genellikle kaybolurlar.

Psikosomatik anne, Yeşilçam’da şu sık sık bayılıveren anne var ya işte o anne. Bu anneye cevap veremezsiniz, çünkü herkes sizi suçlar; sakın annene söyleme, anneni hasta ettin bak neler oldu senin yüzünden… Aman annem üzülmesin diye diye sorunlarını tek başına çözmeye çalışan insanlar olurlar. Kimse üzülmesin diye kendini paralayan tipler ya da hastalık hastası model aldığı annesi gibi anneler olurlar.

Bağımlı anne, henüz hiç karşılaşmadım, madde bağımlılığından bahsediyor.

Gizli kötü anne, en nefret ettiğim anne modelidir. Çocuk: ‘’Ödev yapmadığımı söylemeyin hocam, beni dövüyorlar.’’ diyor, annesi: ‘’Biz kızmayız hocammm, şöyle iyi aileyiz, böyle iyi aileyiz…’’, diyor. Kadın, kadın ben o çocuğun derste parmak kaldırışından anlıyorum: şiddete maruz kalıyor mu, seviliyor mu şımartılıyor mu!… Günlük bilmem ne kadar soru çözmezse dışarı çıkartılmayan çocuğu da biliyoruz, hiç boşuna ben şiddet uygulamıyorum diye kendinize pay çıkartmayın… Hiç kıyamıyorum çocuklara, nasıl da üslubum değişti bir avamlaştım.

Gelelim duygusal açıdan muhtaç anneye, kızımla uyumak için ona bin naz yaptığım gerçeğiyle -evet biraz ben de bu anne modeline yakınım sanki. İtiraf ediyorum, farkında olmadan bir dönem böyleydim. Evde anne kimdi, belli değildi. Bu çocuklar sevgi dolu şefkatli yetişkinler olmuyorlar maalesef. Sürekli kendisinden daha çok acı çeken, daha çok yorulmuş, daha çok sevgi ve ilgi bekleyen bir anneyle büyüdükleri için, devamlı vermek onları yoruyor.

Geçen aylarda dediklerimi hatırlar mısınız? Mutlu ailede büyüyen, çocukluğunu doyasıya yaşamış, evinde söz hakkı elde etmiş ebeveynler; mutlu çocuklar, aklı başında gençler ve mutlu çocuklar dünyaya getirecek mutlu

Сhild suffering from quarrels between parents in the family at home

ebeveynleri yetiştirirler. Biz ara nesil, ailemizden ne görmüşsek çocuklarımıza onu yapıyoruz. Ah bir de biz yaşamadık onlar yaşasın diyerek bazen abartıyoruz da yalan değil. ‘Aman abartalım yaa, ne olacak, kim için yaşıyoruz ki’, mi acaba?

Çocuk yetiştirmek kadar, basit, eğlenceli, doyurucu, mutluluk verici bir şey yok. Bunu memleket meselesi haline getirmeden yapmak en doğrusu. Bırakın onlarla beraber büyüyün, bazı şeyleri birlikte tecrübe edin, hatalar yapın ve bu hataları birlikte telafi edin. Hocam olur mu hiç öyle şey, diyenlerinizi görüyorum sanki. Ben bunu tecrübe ettim, on altı yaşındaki kızım bana neler neler öğretti…Yalnız bir anne olduğumda kızıma şunları söylemiştim: ‘’Seni bilerek, isteyerek, planlayarak dünyaya getirdim. Senin bakımın, eğitimin, eğlencen için harcayacağım parayı tabii ki kazanmak zorundayım. Bunlar senin için yaptığım fedakârlık değil, benim kendi seçimim. Sana karşı bazen fazla korumacı ya da plancı hatta zorba olabilirim. Ama bunları hoş görebilmelisin. Ailemin bizi yetiştirirken yaptığı hataları yapmamaya çalışıyorum. Bazen fazla özgür bazen fazla boşlukta bırakabiliyorum. Beni uyarmalısın. Bu evde benim kadar senin de hakkın var ve benim kadar senin de sorumluluğun…’’

İlk zamanlar beni odasından falan kovuyordu, benim sınırlarım, benim özgürlüğüm, benim hayatım, modlarındaydı ama sonra kendine ait bir yapısı oldu. Baskıcı zamanlarımda benimle tartışabildi, bana ‘’Hayır anne, ben öyle istemiyorum.’’, diyebildi. Hatta bir ay babasında yaşadı, ona fazla yüz verdiğimi düşündüğü için. Sebepleri sonuçları konuşup ortak kararlar alabildik. Annem matematiğini düzeltmezse sütünü helal etmeyeceğini söyledi -bir anneanne olarak bunu gerçekten söyledi ama yaa, çok ciddiyim- ama benim kızım resimle ilgilenip İngilizcesini geliştirmeyi tercih etti.

Söylediklerimi sakın yanlış anlamayın. Ben doğrusunu yapıyorum diye yazmıyorum. Asla mükemmel değilim, öyle bir çabam da yok. Disiplinsizim diye sınav döneminde terk edilmiş bir anneyim, hatta ve hatta duygusal muhtaç anne manipülasyonunu çocuğuma yapmış olduğumu düşünüyorum. Bunu samimiyetle söylüyorum. Yani söylenen anne modellerinde kendi annemi de görüyorum, kendimi de görüyorum. Kendimde aşmak için çırpındığım eksikliklerin temelini artık biliyorum. Farkındalığım oluştu. Korkmayın travmalar öyle kolay kolay olan şeyler değil. Sosyal medyadaki şarlatan psikolog olmadan tanı koyanlara aldanmayın. Biliyorum ki çocuklarımızla beraber büyüyoruz. Tek amacımız onlara huzur dolu bir gelecek sunabilmek. Huzur dolu bir hayatları olsun. Zorluklarla savaşabilecek güçleri olsun. “…Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller…” olsunlar istiyoruz.

Annelik sanatını icra eden tüm annelerin ve anneliği tadamamış tüm kadınların anneler gününü kutluyorum.

“Ey yükselen yeni nesil!” bayramınız kutlu olsun.

 

Emsal Gerezlioğlu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu