Psikoloji

Sessizlik! Bipolar Konuşuyor!

Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Ben bir psikiyatr, psikolog, sağlık çalışanı, ya da uzman değilim. Ben daha önemli bir şeyim; bir para makinesi, bir deney faresi, istatistiklerde bir değer, bir damga ve bir genellemeyim. Kısacası ben bir bipolar hastasıyım. Kimseden daha çok şey bilmediğimi iddia etmekle birlikte azını da bilmediğimi söyleyebilirim.

Önce bipoları kısaca ve kendimce anlatmak isterim. Eğer beyninizi bir ülke olarak düşünürseniz bipolar sizin kralınızdır. Ne veya kim olduğunuza bakmaksızın sizin üzerinizdeki hâkimiyeti daimi ve yaralayıcıdır. Kimi zaman ülkenin kapılarını kapatıp herkesin derin bir sessizliğe gömülmesini izlerken kimi zaman çılgın eğlenceler düzenler. Ama ne olursa olsun halk mutsuzdur. Çünkü zaman zaman ya çok neşeli ya da çok depresiftir. Bu yüzden halk, ülkenin iyiliği için yapması gereken görevlerini yapamaz ve aksaklıklar meydana gelir. Yani doğru düşünemez. Ya hayattan vazgeçer ya da ölmeyecekmiş gibi sarılır. Güneş doğmaz ya da batmaz. Kısacası beyin ülkesinin birçok kısmını etkiler. İşin garip tarafı başka beyinlerin yani ülkelerin krallarının tavırlarının daha başka olmasıdır.

Az önce de belirttiğim gibi herkeste farklı bir yaşam sürdürüyor bipolar. Şimdi de kendi bipolar (manik-depresif) öykümden kısaca bahsetmek isterim. Otuz yedi yaşındayım ve yaklaşık yirmi senedir ciddi depresyon ve mani atakları geçirdim.  Kısaca belirtmek istediğim bir konu eklemeliyim bu satıra. Depresyonu az buçuk biliyorsunuzdur. Ama mani hakkında çoğunuzun bilgi sahibi olamadığını düşünüyorum. Manik çok yüksek bir mutluluk halidir. Ee bunda ne zarar var? Şöyle ki aşırı derecede para harcama, alkol ve uyuşturucu kullanımı, sanrılar vb. şeklide devam eder. Anlayacağınız depresyon kadar tehlikeli ve yorucudur.

Geçirdiğim bu safhaların bir hastalık olduğunu yirmili yaşlarımda öğrendim. Geçirdiğim bir kriz sonrası tedavi için başvurduğumda ise otuz bir yaşındaydım. Evet, bazı şeyler için geç kalmıştım. Ama bundan sonra belki farklı olur diye düşündüm. En azından deneyecektim. İlaca ve terapiye başladım. Ben anlattıkça ilaçlarım çoğaldı. Derin, geçmeyen hüznüme ve manime engel olabilmek için çeşitli ilaçlar denendi bende. Kimi saçlarımı döktü kimi tiroit yaptı. En sonunda bir birleşim geliştirip rutine alındı tedavi. Ancak böyleyken bile hastaneye yatışlarım, depresyonlarım oldu.

Bu süreç boyunca birçok şey yaşadım. Doğruyu bulmak adına yapılan sık ilaç değişimleri ile kendimi bir kobay gibi hissettim. Psikiyatr ve psikologlarla çalıştım. Benim için doğru doktoru bulmak için harcadığım para kendimi ATM gibi hissettirdi. Çevremde bulunan veya sosyal medyada yapılan genellemeler ve damgalamalar beni incitti. Devletin ilaç politikaları yüzünden bipoların ana ilacı üç aydır piyasada yok.

Peki, iyi giden bir şey olmadı mı? Yani bipolarsak ne yapalım? Çukur kazıp içine mi yatalım?

Oldu. Büyüdüm. Evet büyüdüm. Çocukluk travmalarım bilincime ulaştıkça anlam verir oldum hissettiğim duygulara. Çözemedim belki çoğunu ama çözümsüz olanları öylece kabul etmeye çalıştım. Çok ilaç almanın yarattığı baskı beni zaman zaman zorladı. Kendimi aciz ve baskılanması gereken korkunç bir şey olarak gördüm. Ama hala iyileşmedim. Kralım beni oradan oraya sürüklemeye devam ediyor.

Bipolar olanlara naçizane birkaç tavsiyem var. Öncelikle “Ben bipolarım.” demeyin. Siz bir hastalık değilsiniz. “Ben bipolar hastasıyım.” deyin. Daha sonra yaratıcılığınızı, üretkenliğinizi bu hastalığa bağlayıp kendinizi es geçmeyin. İntihar düşünceleriniz oluyor ise bir uzmandan yardım alın ve en önemlisi kimseden sizi anlamasını beklemeyin.

Bipolar olmayanlara da bir çift lafım var.

Bizi damgalamayın çünkü sizin kralınız çıplak!

 

Çiğdem URHAN

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Makaleler

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu